18 Mayıs 2013 Cumartesi

PSİKOLOJİK MAKALELER


                                       Psikoloji Ve Birey
                                        (Reşat ÖNDER)
Psikoloji, insan davranışının altında yatan temel nedenleri bulmaya
çalışan bilimsel çabaya verilen addır.
Doğumdan ölüme kadar birey olarak
yaşantısını sürdürdüğü toplumda, sosyal ilişkiler ve iletişimler yumağı ve odağı
içinde bulunan insan, psikoloji biliminin yardımıyla önce kendini, sonrada diğer
insanları tanıyarak, çok yönlü ve karmaşık yaşam biçimini yönlendirme
durumundadır.
“Psikoloji bugün hayatın her alanında kendisini hissettiren bir bilim dalıdır;
reklamlardan, zayıflama rejimlerine, personel seçiminden, iş veriminin
artırılmasına ve modern yönetim ilkelerinin işletmelerde uygulanmasına kadar
geniş bir alana yayılmıştır.”
“Bireyin psikoloji biliminin temel kavramlarını bilmesinin hem kendisine
ve hem de içinde yaşadığı topluma getireceği yararları iki temel gurupta
toplayabiliriz. 1)Kendi davranışlarının nedenlerini daha iyi anlamaya dayanan
yararlar; 2) Toplum olarak daha sağlıklı ve demokratik bir düzen oluşturmayı
kolaylaştıran yararlar.”
Psikoloji biliminin kavram ve süreçlerini bilen kişiler, kendi davranışları
üzerinde daha düzenli gözlemler yapabilirler. Psikolojinin yöntemleri ve içeriği
konusunda bilgisini geliştirmiş bir birey, kendi davranışına ön yargılar,
kalıplaşmış gelenekler ve görenekler çerçevesinde değil, bilimsel bir yaklaşım
içinde bakabilir. Örneğin; “kızını dövmeyen dizini döver.” Sözünü yeniden ve
daha bilimsel biçimde gözden geçirir.
Psikoloji biliminin içeriğini bilen birey kendi davranış, düşünce ve
duygularıyla ilgili bir bilinçlenme düzeyine ulaşan kimse, yaşamının değişik
yönlerini tam anlamıyla yaşayabilme olanağına kavuşur. Daha iyi baba veya
anne, daha yakın bir eş olur, mesleğini bir öğretmen, doktor, subay,
müdür, vb. olarak daha etkin bir biçimde uygular.
Özetlersek psikoloji biliminin içeriğini bilen birey kendini tanır ve
davranışlarına hâkim olur; başkalarının olumlu veya olumsuz davranışlarına
karşı nasıl bir tepkide bulunması gerektiğini bilir; statüsünün ve rollerinin
gereklerini en yapıcı biçimde yerine getirmesini sağlayacak yolları kavramış
olur. Dolayısıyla birey, hem kendine, hem de başkalarına karşı yükümlülüklerini
yerine getirmiş olur ki birey yaşamını manalandırmış demektir.

ASANSÖRDE PSİKOLOJİ DENEYİ

SÜRÜ PSİKOLOJİSİ BU OLSA GEREK :))
 

ÇOCUKLARDA İNANMA EĞİLİMİ

Ünlü bilimadamı Richard Dawkins çocuklardaki inanma eğilimini gösteriyor.
 

KİŞİSEL GELİŞİM VE PSİKOLOJİ

 
 
 

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK

 
 
İstenmeyen, zihne zorla giren, sıkıntı doğuran, bireye yabancı, aşırı tekrarlayıcı, mantık ve düşünme ile silinemeyen, devamlı düşüncelere obsesyon adı verilir.  Obsesyonlar istenmeden gelir ve kişinin zihnine yabancıdır. Ancak kişi bu düşünceleri kendi zihninin ürünleriymiş gibi değerlendirip sıkıntı duyabilir.   Kompulsiyon ise yineleyici davranışlar  (el yıkama, sıraya koyma, kontrol etme gibi ) ya da zihinsel eylemelerdir (dua etme  yada sayma, sözcükleri sessiz bir şekilde tekrarlama gibi.) Kompulsiyonların amacı obsesif düşüncelerin ortaya çıkardığı sıkıntıyı kaldırmaktır.  Obsesif kompulsif bozukluk ise zamanın boşa harcanmasına sebep olacak derecede ağır olan (yani günde 1 saatten fazla zaman alan) yada  günlük işlevsellikte bozulmaya sebep olan tekrarlayıcı obsesyon yada kompulsiyonların varlığından söz edilir. 
Örneğin kontrol etme obsesyonlarında en sık kapının kilitlenip kilitlenmediği, ocağın söndürülüp söndürülmediği ile alakalı zorlayıcı düşünceler hakimdir.  Yaşanılan zorlanmanın getirdiği sıkıntıyı bastırmak için kapıyı kilitlediğinden emin olsa bile kişi tekrar  tekrar kilidi açıp kapatabilir. Hatta en üst kattaki evine defalarca inip çıkabilir.  Bu tür obsessif-kompulsif bozukluk vakalarında kişiler düşüncelerinin saçma olduğunu bilirler ancak onu yenmek için çaba sarf etmek yerine düşüncelerine teslim olmak zorunda kalırlar. Çünkü bu durumda kişi daha rahatlayacaktır. Obsesyonla mücadele etmenin doğuracağı sıkıntı ile mücadele etmek zor gelmektedir.   

MİLGRAM DENEYİ

 
 
 

Sosyal psikoloji ve belki de tüm psikoloji tarihinin en sansasyonel, en çarpıcı, en rahatsızlık verici deneyidir. 1961-62 Yale Üniversitesi'nden Stanley Milgram adlı bir sosyal psikolog uyum ve onun bir türü olan itaatkarlık konularını araştırıyordu. Onu bunlarla ilgilenmeye iten de başta Hitler Almanya'sında olmak üzere yargılanan savaş suçlularının "ben sadece görevimi yapıyordum" şeklindeki savunmaları olmuştu. İnsanların nereye kadar itaat edeceklerini ölçtüğü bu deneyi etik yönden çok hatalı bulunduysa da itaat olgusuna zengin bir iç görü ve de ona bir sürü ödül kazandırdı.
Deney  cezalandırmanın öğrenme üzerindeki etkisini araştırıyordu. Denekler deneye girdiklerinde ya öğretmen ya da öğrenci olmak üzere kura çektiler. Öğretmen rolünde yapmaları gerekense yandaki odada kelime çiftlerini ezberlemeye çalışan ve bir "shock generator"a bağlanmış diğer deneğe yanlış yaptıkça elektrik vermekti.15 voltla başlayarak her bilinmeyen sorunun ardından 15'er artarak 450 volta kadar yükseltilecekti.

Bu şartlar altında oradaki 40 denekten kaçı karşılarındakini öldürebileceklerini bile bile sonuna kadar, 450'e volta kadar gittiler? Bu soru deney yapılmadan önce psikiyatristlere, psikoloji bölümü öğrencilerine sorulduğunda alınan cevap yüzde 1 civarında oldu. Oysa,  gerçeği yansıtan rakam yüzde 65.  40 denekten 24 tanesi 450 volta kadar çıktılar. Psikopat, sosyopat, sadist ruhlu insanlar mıydı bunu yapanlar peki? Hayır. Girdikleri kişilik testleri hiç de öyle demiyordu. Üstelik bu deney defalarca başka deneklerle, başka ülkelerde tekrarlandı, genelde yüzde 65 civarında dolaştı, ama yer yer  yüzde 85'e bile çıktı sonuç.
Kısaca, bu deneyin gözlerimizin önüne serdiği "durumun gücü"dür.
 
 

DEXTER'LA TANIŞIN

 
 
 
 
 
 

DEXTER MORGAN

Miami Metro Polis Teşkilatı’nda kan anasilti olarak çalışan Dexter işinin ehli. Gündüzleri polis geceleri de seri katilk olarak çalışan Dexter, küçücük bir çocukken öz annesinin kanı içinde günlerce bir konteynırda kapalı kaldı. Bu durumdan annesinin muhbir olarak çalıştığı Harry Morgan tarafından kurtarıldı. Harry, Dexter’ı evlat edinerek ona normal bir aile hayatı sunmaya çalıştı. Fakat Dexter’ın içinde öldürme isteği uyandıran Karanlık Yolcu’su o konteynırda ortaya çıkmış ve yok edilemez bir hal almıştı. Harry, Dexter’ın içindeki bu arzuyu bastıramayacağını fark etti. Onu yalnızca suçlu olduğundan emin olduğu insanları öldürme ve yakalanmama konusunda eğitti. İşindeki başarısını Karanlık Yolcu’suna borçlu Dexter, göze batmamak için romantik bir ilişki kurduğu Rita ile yıllar içinde evlendi ve baba oldu. Kendi gibi evli-çocuklu, seri katil Arthur’la kurduğu kurmaca dostluk Rita’nın bir kurbana dönüşmesine ve oğlu Harrison’ın kendi çocukluğunda yaşadığı deneyimi yaşamasına neden oldu. Başına gelen her talihsizlikte küllerinden doğmayı başaran Dexter, Karanlık Yolcu’sunu beslemeye devam ederse güçlenerek yoluna devam edeceğini biliyor.


Karakter ve Oyuncular

  • Michael C. Hall - Dexter Morgan
  • Julie Benz - Rita Bennett/Rita Morgan
  • Jennifer Carpenter - Lt.Debra Morgan
  • Lauren Vélez - Capt. Maria LaGuerta
  • David Zayas - Sgt. Angelo 'Angel' Batista
  • James Remar - Harry Morgan
  • C. S. Lee - Vince Masuka
  • Desmond Harrington - Dt. Joey Quinn (Sezon 3'ten itibaren)
  • Erik King - Sgt. James Doakes (Sezon 1 ve Sezon 2)
  • Yvonne Strahovski - Hannah McKay (Sezon 7)